Profil

Fotoğrafım
Ekim 2024'de yazmaya başladığım hikayelerimi ve yaptığım resimlerden bazılarını burada topladım. - - - I have gathered here the stories I started writing in October 2024, as well as some of my paintings. - - - J'ai rassemblé ici les histoires que j'ai commencées à écrire en octobre 2024, ainsi que quelques-unes de mes peintures.

7 Kasım 2024 Perşembe

05) Bankta Oturan Adam

 


Şimdilerde sanat etkinliklerine ev sahipliği yapan eski tren garının kuzey duvarında, iki bank var. Her bir bankta birer adam oturuyor, ikisi de siyahi. Öğlen 12:30’da Notre Dame Caddesi'nden Saint Hubert caddesine inen merdivenlerden aşağıya bakarsanız bu iki adamı mutlaka görürsünüz. Orada olmasalar yokluklarını hissedersiniz. İlkin dikkat etmemiş olsanız da zamanla dikkatlice gözlemlemeye başlar ve bu iki adamın ten renkleri dışında hiçbir ortak yanları olmadığını fark edersiniz.

Biri tam da ilk bakışta tahmin edeceğiniz gibi, geceleri banklarda uyuyan evsizlerdendir. Yorgun, önüne eğilmiş vücudu, dağınık saçları, sürekli kıpırdayıp, eşyalarını kurcalayan elleri ve tabi banka serpiştirilmiş eşyalarıyla Montreal’de siyasi doğrucuların kibarca SDF diye tabir ettiği (Sans domicile fixe= sabit bir adresi olmayan), bir adamcağız.

Diğeri uzaktan aynı koyu renklerden bir silüet gibi görünse de dikkat ettiğinizde ütülü pantolonu, şık ceketi, kıyafetiyle uyumlu koyu tonlarda gömleği, tertemiz ayakkabıları, kusursuz kesilmiş saçları, düzgün fiziği ve tüm bunları taçlandıran dimdik asil duruşuyla, onun o bankta uyumadığını anlarsınız. Bu genç adam, iki elini dizlerinde birleştirmiş, bir bacağı ileride, diğeri bankın altında, hareketsiz hep karşıya bakıyordur.

Bu farkı algıladıktan sonra bu elleri kenetli, sanki bir derdi varmış gibi oturan adam zihninizde yer etmeye başlar. Onun işini kaybettiğine, ama bunu kendine yediremediği için, her gün işe gidiyormuş gibi giyinip evden çıktığına kanaat getirirsiniz. Bu onun için öyle büyük bir yıkım olmuştur ki, bunu eşine söylemeye cesaret edememiştir. Gününü bu bankta düşüncelere dalarak geçirip, tıpkı bir filmde olduğu gibi, akşam sanki işten dönüyormuş gibi evine dönüyordur.

Dışarıdan görenlerin hayalleri kadar karmaşık olmasa da bu adamın bu saatlerde burada oturmasının sebebi iç dünyasıdır. İş arkadaşları ile öğle yemeği yemek yerine, bu bir, bir buçuk saatlik boşluktan yararlanıp, düşünmeye dertlerini tartıp biçmeye ayırdığı zaman.  Tanrı inancı olduğu için, ara sıra ellerini kenetleyip dua da eder ki, sorunları daha yüksek güçlere havale etmek onu rahatlatır, ya da sadece gözlerini kapatıp dinlenir.

Bu banklardan biri bir insan için her gün yattığı yatağı, evi, diğeri içinse uzaklara bakıp dertlerini döktüğü bir inziva yeridir. Birbirlerinin varlığından uzun süredir haberdar olsalar da birbirleriyle iletişime geçme gereği duymamışlardır. Aslında genç ve bakımlı olanı babasının bir süredir evsiz olduğunu ve bir ara bir karavanda yaşadıktan sonra bir süredir kendinden haber allamadığı için sokakta yasayan insanlara karşı acıma ve merak besleye başlamıştır. Esi izin vermiş olsa babasına evlerinin kapısı ayrı olan küçük atölyesini verebilecekken şu anda  bir aydır karavanını da satıp ortadan kaybolan babasının nerede olduğunu bilememenin vicdan azabı ile yandaki banktaki adamdan bir şeyler ögrenebileceği duygusuyla arada bu adama selam vermeye başlamıştır. Ama bu evsiz babasından oldukça genç ve bu banka haftada bir iki uğradığı için bir türlü adamla konuşamamıştır.  

Bu iki adam için bu banklar Montreal’in kozmopolit dokusunda onlara ait bir sığınak ve huzur alanı olarak kalmıştır. Her ikisinin de karşılaştıkları zorlukların, yaşadıkları yorgunlukların, onları getirdiği yerdir.  Şehrin bu sakin köşesinde, kalabalıktan, gürültüden uzak, önünde bir park bulunan bu eski gar binasının yan duvarı ve duvarın dibindeki bu iki bank, bu iki adamın hayatlarına tanıklık etmeye devam edecekler.